• 06 December 2022, Tuesday 12:05
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

ALTILI MASA VE ANAYASA

 Bir Ülkenin yönetim şeklini belirleyen kuralları yazılı metin haline getiren Yasalara ANAYASA deniyor.  M.Ö. 1810 yılında dünyaya gelen ve 42 yıl BABİL hükümdarı olarak hüküm süren HAMMURABİ yasaları dünyanın ilk ANAYASASI olarak kabul ediliyor. İkinci olarak da İngiltere Kralı ile halkı arasında yapılan MAGNA CARTA sözleşmesi (1215) . Bu sözleşme ile Kralın yetkileri sınırlandırılıyor.

 Mithat Paşanın telkinleriyle Sultan II. Abdülhamit kendi atadığı yirmi sekiz üyeli bir kurula, Kanun-u Esasiyi hazırlamak üzere yetki veriyor. Bu Kurul 1875 tarihli Fransız ve 1831 tarihli Belçika Anayasalarından esinlenerek bir Anayasa ( Kanun-u Esasi) taslağı hazırlıyor ve II. Abdülhamit’e sunuyor. Yasa taslağını inceleyen II. Abdülhamit kendi yetkilerini artırarak bir Hattı Hümayun ile 23 Aralık 1876 da ilk Osmanlı Anayasasını ( Kanun-u Esasi) ilan ediyor. Ancak, iki yıl geçmeden, 1878 tarihinde II. Abdülhamit tarafından askıya alınıyor. 

23 madde ve 1 ayrık maddeden oluşan Türkiye Cumhuriyetinin ilk Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ) 1921 yılında TBMM tarafından kabul ediliyor ve Kurtuluş mücadelesi bu Anayasa ile veriliyor. Bu Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ) 20 Nisan 1924 tarihinde TBMM kararıyla yenileniyor ve 105 maddeden oluşan yeni bir Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) yürürlüğe sokuluyor. Bazı değişiklikler yapılarak 1960 yılına kadar varlığını sürdürüyor. 27 Mayıs 1960 darbesiyle ortadan kaldırılıyor. Kurucu meclise yeni bir Anayasa hazırlatılıyor ve Halk oylamasıyla kabul edilerek,  09 Kasım 1961 de yürürlüğe konuluyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri 32. Hükümete muhtıra verince Başbakan Süleyman Demirel istifa ederek şapkasını alıp gidiyor. Yerine Partiler üstü bir yönetim kuruluyor ve 1961 Anayasasında bazı değişikler yapılıyor.

Buna rağmen bu anayasa, bu millete bol gelmektedir denilerek, 12 Eylül 1980 yılındaki Askeri darbe ile askıya alınıyor. 09 Kasım 1982 yılında yürürlüğe giren ve 21’i Geçici olmak üzere, 174 Maddeden oluşan yeni bir Anayasamız oluyor.  Bu Anayasa da dar geldiği için 1987 yılından itibaren tam 16 kez değişikliğe uğratılıyor. Sonunda ucube bir sistemle yönetilen bir Türkiye ortaya çıkıyor.

Bir Masa çevresinde buluşan altı siyasi parti, bu ucube anayasanın demokratik olmadığını ileri sürerek, harıl, harıl yepyeni bir Anayasa üzerinde aylardır çalışıyorlar. Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme geçiş için kapı aralıyorlar. Daha demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir Anayasa vaat ediyorlar. Bunun için özveri ile çalışıyorlar. Yok edilen güçler ayrılığını ( Yasama, Yürütme ve Yargı) yeniden işler hale getireceklerini söylüyorlar.

Ne var ki, söylemek başka uygulamak başka. Mevcut Anayasa o kadar detaylı bir Anayasa ki diğer yasalara ihtiyaç bile yok. Her şey yazılmış çizilmiş. Yasalar önünde herkes eşit haklara sahiptir deniliyor. Örneğin 25. Maddede; Herkes düşünce kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple ve amaçla olursa olsun, kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz diye yazıyor. 34. Maddede; Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir, diyor. Ardından  gelen fıkrada ise; Ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir, deniyor. Bunun anlamı toplantı ve gösteri yürüyüşü yapamazsınızdır. Nitekim, iktidar dışındakilere, bu fıkra nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü yaptırılmıyor. Bir bahane bulunup engel olunuyor. Son örneği Gelecek Partisinin Urfa da yapmak istediği toplantıdır. Yalnız Gelecek Partisine mi? Tüm muhaliflere. Dünya Kadınlar gününde, kadınlara, öğretmenler gününde öğretmenlere,  doktorlara hatta avukatlara, işçilere, öğrencilere, madencilere de izin verilmiyor. Ama, Adalet ve Kalkınma Partisine gelince her yerde ve zamanda kapılar sonuna kadar açılıyor.  O zaman kamu düzeni bozulmuyor, suç işlenmiyor, genel sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlükleri korunuyor. Hani, herkes yasalar önünde eşitti. 56. Maddede ise; herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir deniliyor. Çevreyi bizzat Devlet kirletir ve yaşanılmaz hale getirirse ne olacak? Yine, 169. Maddede Devlet, Ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir, deniliyor. Aracında bir kova çam kozalağı bulunan köylünün aracına el konuluyor da, zenginin milyonlarca ağacı kesip yok etmesine göz yumuluyor. Ne 25. Madde, ne 34. Madde, ne de 169. Madde bugün uygulanmıyor. Bir taraftan vatandaşa çevreyi ve ormanları koruma ödevi veriliyor, öte yandan ormanları ve çevreyi korumak için 500 gündür çadır nöbeti tutan İkiz Köylüleri, güvenlik güçlerine direndikleri gerekçesiyle yargılıyorlar. Yani, Özgürlükler veriliyormuş gibi gösterilip, ardından kanunla sınırlandırılabiliyor.

 Eğer, Altılı Masadakiler de aynısını yapacak ise Yeni Anayasa hazırlamakla vakit kaybetmesinler. Yaptıkları Anayasa laf kalabalığından öteye; kısa, anlaşılabilir ve uygulanabilir bir Anayasa olmalıdır. İktidarların işine gelmeyen maddeler değiştirilememelidir. Hakim ve savcılar, gerçekten bağımsız ve tarafsız hükümler kurabilmelidirler. Kurdukları hükümlerle mağdur ettikleri kabul edilen kişilerin tazminatlarını devlet değil bizzat kendileri ödemelidirler. Böylece tarafsız ve adil hükümler kurmaya özen göstereceklerdir. Mahkemeler yıllarca sürmemelidir. Geç gelen adalet, adalet değildir.

 Anayasalar herkesi bağlamalıdır. Yoruma açık olmamalıdır. Her yurttaşın anlayacağı bir dille yazılmalıdır.  Anayasalara uymayanların Cumhurbaşkanları dahil, cezai ve hukuki sorumluluğu olmalıdır.

 Belki o zaman Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş ve modern bir Anayasaya kavuşacak ve ilelebet payidar kalabilecektir. 02.12.2022

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık