• 22 July 2025, Tuesday 9:48
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAK

1939 da başlayıp 1945 de sona eren İkinci Dünya Savaşından sonra bir Amerikan hayranlığı aldı yürüdü.  Devrin Sovyetler Birliği Başkanı Stalin de bunun üstüne tuz biber ekti.  Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlıyı tarihin sayfalarına gömen ve Sevr anlaşmasını imzalatan Batılılar ikinci dünya savaşından sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletinin savaşarak yıkılamayacağını anladılar.  Sovyet tehdidini gösterip Komünizmle mücadele derneklerinin kurulması için parayı akıttılar. Bizler de bunu gerçekten bizleri sevdikleri için yaptıklarına inandık ve kapılarımızı sonuna kadar ABD ye açtık. Zannettik ki bizi Sovyet tehdidinden ABD ve Batılılar koruyacak, kurtaracak. Sanki Sevr anlaşmasını dayatan onlar değilmiş, İstiklal Savaşımızı onlara karşı yapmamışız gibi her şeyi unuttuk.

İlk etapta Komünizm uygulamaları ve propagandası yapıyorlar diyerek Köy Enstitülerini hedef aldılar. CHP içindeki toprak ağaları da onlara destek çıkınca İsmet Paşa, bana göre, hayatının en büyük hatasını yaptı. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile İlköğretim Genel Müdürü büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’u görevden aldı. Yerine Reşat Şemsettin Sirer’i atadı. O da öncelikle Köy Enstitülerinin uygulama derslerini kaldırarak ezberci bir eğitime köy çocuklarını teslim etti. Yıl 1947. Böylece nüfusunun yüzde doksan dokuzu okuma yazma bilmeyen köylülerin aydınlanması yarım kaldı.

Sinsi düşman ABD boş durmadı. Göstermelik Marshal yardımlarıyla ve Nato’ya alma vaadiyle Menderes Hükümetini kendi yanlarına çektiler. Kasım 1950 tarihinde TBMM onayı dahi olmadan Kore’ye dört tugay asker gönderttiler. Savaş bitince de 1952 yılında Türkiye’yi Nato’ya kabul ettiler.  Sovyet tehdidine karşı korumak bahanesiyle Türkiye’den askeri üsler talep ettiler. Başta Adana İncirlik ve İzmir Çiğli’de olmak üzere birçok üs tesisini kurdular. Daha sonra süt tozu ve margarin göndererek Türk halkının ve özellikle Türk çocuklarının gönüllerini fethettiler. 1960’lı yıllardada da Barış Gönüllüsü adı altında binlerce ajanlarını Türkiye’ye yerleştirdiler. O günden bu yana içimizdeler ve isteklerini Türk Hükümetlerine dikte ettiriyorlar. Sovyet tehdidine karşı bizi koruyacaklarmış. Hadi canım sen de!

Bugün Türkiye’yi yönetir durumdalar. İstediklerini Başbakan yapıyorlar istemediklerini ise darbelerle alaşağı ettiriyorlar. Atatürk’ün kurup gençlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetini, Ilımlı İslam devletine dönüştürerek içeriden çürüttüler. Recep Tayyip Erdoğan’ı, daha hiçbir sıfatı yokken Beyaz Saray’da devlet töreniyle karşıladılar ve BOP eş başkanı yaptılar. O da bu görevin hakkını vermek için elinden geleni ardına koymadı. Şimdi de Türkiye’nin üniter yapısını bitirmek için hazırlıklara başladı. ABD askerleri Türk askerinin başına çuval geçirdiler. Recep Tayyip Erdoğan, nota verelim diyenlerle “ne notası müzik notası mı” diye dalga geçti. ‘Bu can bu bedende oldukça papaz Bronson buradan bir yere gidemez’ dedi. Bir hafta sonra Özel uçakla Amerika’ya gönderdiler. Ajanları Fethullah Gülen’i- ki muhtemelen ermeni, baş tacı yaptılar ve kendisini Pensilvanya’da krallar gibi yaşattılar. Artık sona yaklaştıklarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırıp Sevr Anlaşmasını gerçekleştirebileceklerine inanmaya başladılar.

Sanki Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlıyı ortadan kaldırıp Anadolu’yu  işgâl eden ve son noktayı koymak isteyenler Sovyetlermiş gibi. Sovyetlerin tehdidini bahane ederek ülkeyi tamamen Batılıların yani Amerikalıların kucağına oturttular. Durum, Halk arasında söylenen bir atasözüne ne kadar da uyuyor.

Meğer “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşuz.” da farkında değiliz. 14.07.2025

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık