• 08 August 2019, Thursday 9:06
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

Muğla'da  kömür felaketi.


Mehmet  OĞULTÜRK

İkiz Köy Sakinlerinden Emekli Eğitimci.

Devlet kimdir, nedir? Bu sorunun cevabını “Devlet belirli sınırlar içinde birlikte yaşayan, aynı dili konuşan, aynı kültürü paylaşan  insanların mutlu, sağlıklı,  huzurlu,  can ve mal güvenliği içinde, adaletli, refah ,hür ve bağımsız olarak yaşamaları amacıyla bu insanlar tarafından kurulmuş tüzel bir kişiliktir” diye verebiliriz. Bu nedenle, devletingörevi,yurttaşlarının öz varlıklarını koruma, aralarındaki uyuşmazlıklarda hakemlik yapma, yaşam koşullarını kolaylaştırma,  bilgi ve görgülerini artırma, her türlü üzüntü ve sıkıntılarında yanlarında olma, ihtiyaçlarını karşılama, tek başlarına yapamayacakları yatırım ve teknolojileri uygulamaya sokmaktır. Kısacası Devlet insanlar için vardır. İnsanlar Devlet için değil.

Hava ve su,  hayat demektir. Havasız birkaç saniye, susuz ise bir iki  gün yaşanabiliyor. Bize köprüler barajlar, hava  limanları  duble yollar,özellikle de kömür yakan enerji  santralleri  yapıyorlar. Yapmaya da devam ediyorlar. Niçin ? Enerji için.Var olsunlar… Hem hat parası, hem bakım parası, hem köprü tünel parası, hemde kayıp  kaçak akım parası  alıyorlar. Bir de üstüne üstlük bizleri zehirliyorlar. Yerimizden yurdumuzdan ediyorlar. Bu mu Devletin görevi ?

 Geçen haftalarda, Milas Evlendirme salonunda  MUÇEP (Muğla Çevre Platformu)  tarafından  düzenlenen bilgilendirme toplantısı yapıldı. Bu toplantıya bir kaç milletvekili ile çok sayıda köylüler katıldılar. O toplantıda verilen bilgiye göre, Milaslılar yakında hem susuz hem de havasız kalacaklarmış. Bu onlar için ölüm demekmiş. Kimse bunun farkında değilmiş. Farkında olanlarda “Beni sokmayan yılan bin yaşasın“ düşüncesiyle hareket ediyorlarmış. Sivil Toplum kuruluşlarının feryadına rağmen  1970-1980 li yıllarda bölgemize üç termik  santral birden yapılmış. Bu santrallardan yıllardır  havaya yayılan asit yağmurları hem bölge halkını hem de doğayı zehirliyormuş. Bu zehir insanları ve doğayı  hemen öldürmüyor,  zamana yayarak, sinsice öldürüyormuş. Bacalardan özellikle görünmesin diye geceleri salıverilen kül bulutları çukur yerlerde birikiyor ve insanları kanser, ağaçları verimsiz kılıyormuş. Özellikle, sigara içmeyen köylü kadınlardan akciğer kanserinden  ölenlerin  sayısı binleri aşmış. Zeytin ağaçları yıllardır ürün vermiyormuş. Önceleri tonlarca yağ elde edilen zeytinliklerden bugün karınlarını doyuracak kadar yağ alamıyorlarmış. Kalitesiz linyit ocaklarında patlatılan dinamitler ve sondajlar ise su kaynaklarını kurutuyormuş. Yakın zamanda Bodrum, Güllük ve Havalimanı susuz kalabilirmiş. Zira bu beldelere giden suların kaynakları İkizköy - Çamköy ve Karacahisar’da bulunmaktaymış. Nitekim,Karacahisar bölgesinde bulunan ve üç beş değirmeni döndürecek kadar bol suyu olan Su Çıkan deresi şimdiden kurumuş.

 Buralarda yaşayan insanlarımız kamudan sayılmıyor mu ki, kamu yararı deyip köhnemiş santralleri çalıştırmaya devam ediyorlar? Yetkili ve etkililer kamu yararıdır deyip kömür çıkarılması için bastırırken, bir avuç köylü zar zor geçindikleri ve yaşadıkları  toprakların ellerinden yok pahasına alınmasını engellemeye çalışıyor. Milas Kaymakamı Sayın Eren Arslan köylülerle yaptığı toplantıda  “Merak etmeyin her şey hukuk içinde  çözülecektir” diyerek  kendilerini teselli ediyor. Türkiye’de Hukuk’a güvenin 0 ‘ lara düştüğüne  dair bizzat yüksek yargı başkanlarının beyanlarını  duymamış her halde sayın Kaymakam.Bu köylüler,aydınların bile güven duymadıkları  hukuka nasıl güvensinler.

Son günlerde Türkiye’nin gündeminde  Kaz Dağları ve Burdur’un Salda Gölü var. Her ikisi de çok önemli kabul ediyorum. Oralarda yaşayanların feryatlarını anlıyorum.Oralarda doğa tahrip ediliyor, oysa Muğla’da insanlar bile bile zehirleniyorlar.  Milas ve Yatağan’daki kömür madeninin bölgeye verdiği zararı kimse önemsemiyor. Milaslı siyasetçiler Kaz Dağları ve Salda gölüyle ilgileniyorlar da yanı başlarındaki felaketin farkında bile değiller. Çok değil beş on sene sonra Bodrum, Güllük ve Havalimanı susuz kalınca ortalık toz duman olacak. O zaman da, iş işten geçmiş olacak. Milas’ta 21,Yatağan’da 27 köy elektrik enerjisine feda ediliyor. Hem de  kömür santralleri yerine güneş ve rüzgar enerji santralleri moda olmuşken.Medeni toplumlar eskimiş kömür santrallerini bir bir kapatıp yerlerine  güneş ve rüzgar enerji santrallerini kurarken biz ısrarla kömür santrallerini çalıştırmaya devam ediliyoruz. Seksen iki milyon vatandaşın yanında 48  köyde yaşayan 5-10 bin köylünün yok olması fazla dikkat çekmiyor olabilir. Zenginlerin ve sosyetenin yaz aylarında doldurduğu  koskoca Bodrum sahilleri  susuz kalırsa bakın o zaman nasıl kıyamet kopacak.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık