• 20 October 2022, Thursday 12:17
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

FITRAT

Yaratılış ya da tabiat anlamlarında kullanılan Fıtrat kelimesi bugün Türkiye’nin gündemine oturmuş bulunuyor. Tüm basın organlarında, televizyon programlarında ve sosyal medyada fıtrat kelimesi konuşuluyor, tartışılıyor. Bu sözcük,  13 Mayıs 2014 yılında Soma’daki kömür ocağında 301 madencinin ölümü nedeniyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından kullanılmıştı. Gerçi daha önce de şehit olan askerler ve polisler için de aynı sözleri söylemişti. “Ne yapalım bu işin fıtratında var” diyerek çevresindekileri teselli etmişti. Şimdi de Bartın’daki ocaklarda onlarca işçi kurban verilirken de aynı sözleri tekrarlıyor.

 İşin içinden çıkamayınca ve gerekli bilimsel önlemleri almayınca bu tür ölümlerin sonu gelmeyecektir. Bilim ve teknolojiye değil karşı devrim için gece gündüz yatırım yaparken, her şeyi fıtrata havale etmesi çok doğaldır. Sanki kömür, sadece Türkiye’de çıkarılıyor. Başka ülkelerin maden ocaklarında gaz birikmiyor mu? Neden oralarda da bu kadar sıklıkla facia yaşanmıyor? Hiçbir çalışma yapmadan her şeyi Allaha havale ederseniz bu sonuçlar kaçınılmazdır. Onun ecdadı da, elalem bilim ve teknoloji yatırımı yaparken, Sadabat’da eğlenceler düzenlemekle meşgul idi. Matbaa bile icadından tam iki yüz yıl sonra Osmanlı topraklarına girebilmişti. Yönetenlerin çoğu devşirmelerdendi. Şimdi de İmam hatiplilerden. Bunların bilimle teknolojiyle alakaları yoktur. Bilinmeyen öbür dünyayı halka anlatarak, hikaye ederek, ömürlerini tüketirler. Eğitimsiz ve cahil halka verirler talkını, kendileri yutar salkımı.

Peki bu halkın hiç mi kusuru yok? Beceriksiz, bilimden ve teknolojiden yana olmayan, sadece “Bilim Çin’de bile olsa gidip alınız” diye uydurulan bir hadis-i şerifi, gerçekmiş gibi algılayan bu halkın? Asırlarca üç Kıtaya hükmeden ve İslamın bayrağını kimseye bırakmayan Osmanlı bu hadis-i şerifi neden dikkate almamıştır? Her doğa afetini fıtratla ya da kader ile izah etmiştir? Onların torunları da aynı görüş ve düşüncede olduklarından her kötü olayı fıtrata yani kadere bağlamaya devam ediyorlar. Bir üniversitenin profesör ünvanlı bir hocası; “Ben bu cahil halkın ferasetine güveniyorum” demişti. Cehaleti  ve cahilliği övmüştü. Galiba çok haklı. Bilim adamı sıfatını taşıyanların Fıtrattan söz edenleri dakikalarca ayakta alkışlamalarından belli. Hal böyle olunca halk ne yapsın? Kime güvenip yetki versin?

En güvenilmesi gerekenlerin bile Türkiye’de iken hiç söz etmediği halde, ABD’ye gidip, güya bilim insanlarıyla sohbet yapıp geri geldikten sonra, Ukrayna tarafında görünmesi bir tesadüf müdür? Bu ülkeyi yönetmeye talip olanlar önce ABD’ye mi gitmek zorundadır? O zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsız mı oluyor?

Üzülerek söylüyorum; bu güzel ülkeyi yönetenler ve yönetimine talip olanlar hep birilerine tabi olmayı bir hüner sayıyorlar. Neredesin be Yüce Atatürk?  Çok güvendiğin ve kendilerine Türk İstiklal ve Cumhuriyetini emanet ettiğin Türk gençliği, senin yoktan var ettiğin bu ülkeyi, ne hallere düşürdüler bir bak? Her halde bu Ülkenin fıtratında da bir şeyler var!.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık