• 27 July 2020, Monday 10:54
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

SİYASET BU MUDUR ?

Bizde bir söz vardır; “Misafir misafiri sevmez. Ev sahibi hiç birini sevmez.” Siyasetçiler de aynı partiden de olsa, birbirlerini sevmiyor.  Eğer öyleyse; siyasetçi,  siyasetçiyi sevmiyorsa, Yurttaş da hiçbirini sevmiyor demektir. Bir çöplükte iki horoz ötmez misali, her siyasetçi kendi çöplüğünde bir başka siyasetçinin ötmesine tahammül edemiyor.

Bir yılı aşkın bir süredir, İkizköy Karadamova mevkiinde yaşıyorum. Gerek kömürcülerin  istilası, gerek doğanın tahribatı ve su kesintileri ile gündemden düşmeyen Karadamova‘ya gelen giden bir çok doğa severi, çevreciyi, milletvekilini, amir  memur  ve siyasetçiyi  dinleme fırsatım oldu. Konuşmalarında;  “Bizden önce buraya gelen ve sizlerin yanında  olduklarını söyleyen kimseye güvenmeyin. Bilhassa , çevrecilerden uzak durun. Sorunlarınızı ancak biz çözeriz. Ne oldukları belli olmayan kişilerin sözlerine güvenip arkalarından gitmeyin. Bu sizler için iyi olmaz. Biz ne güne duruyoruz.” diye başlayıp, kendilerinden başka birilerinin bu mahalleye gelmesini istemediklerinin altını özellikle çiziyorlardı. Bir Milletvekilimizin danışmanı , iki ay kadar önce , Bodrum’daki bir duruşmadan dönerken, mahallemize uğrayan ve sorunlarımızı dinleyen  bir başka  Muğla Milletvekilini  kabul edip misafir ettiğimiz için mahallenin iki azasını telefonla arayıp, “Bizim haberimiz  olmadan, nasıl böyle bir toplantı yaparsınız ?” diye  fırçalıyor. Oysa, her iki Milletvekili de aynı partinin Muğla temsilcileri.  Demek ki, Siyaseti yurttaşa hizmet diye bize yutturuyorlar.

Siyaset, Kara Kaş, Kara Göz için değil, maddi ve manevi çıkar için yapılıyormuş. Mahallenin muhtarı bile,  MUSKİ’ye kendi evine su bağlatmak, evinin yoluna asfalt döktürmek için koşuşturuyormuş. Zira, köylünün derdine çare aramak yerine, bigane kalmakta. Vatana, millete hizmet bahane, suyun başında oturup, her türlü nimetin kendine doğru akmasını sağlamak şahane. Siyasetçinin fıtratında hep bu var. Bal tutan parmağını yalar, diyen atasözümüz bile var.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti temelinden sallanıyor. Hiçbir siyasetçi çare üretemiyor.  Hadi, siyasetçiyi geçtik, aklı başında ve cesur bilim adamları, iş adamları, Üniversite hocaları, işçileri, sanayicileri, öğrencileri, emekçileri , köylüleri neredeler ? Neden seslerini çıkartmıyorlar ? Neden meydanı siyasetçilere bırakıyorlar? Oysa, gemi rotadan çıkmış karaya oturmak üzere, kaptan ortada yok.

Yunancada poli çok, tika da yüz anlamına geliyormuş. Politika ise çok yüzlülük demekmiş. Oysa biz, iki yüzlülüğü aşağılayıp, yerden yere vuruyoruz. Çok yüzlülüğü ise, iki yüzlülükten daha  muteber kabul edip, çok yüzlü olmayı tercih ediyoruz. Politikacı olmak için birbirimizle nasıl yarıştığımız, nasıl manipülasyonlar yaptığımız, nelere katlanmak zorunda kaldığımız ortadadır. Yüzünü, binbir surat gibi değiştirebilenler, yalan söylediği bilinmesine rağmen halkı kandırabilenler ve avuçlarını patlatırcasına dinleyicilerinin alkışlamalarını sağlayabilenler,  iyi siyasetçi kabul ediliyorlar. İnanmazsanız, Salı günleri televizyonları izleyin, ne demek istediğimi anlarsınız.

Demek ki, siyaset, çok konuşup, rüzgara göre yelken açma ve yapıyormuş gibi görünüp, hiçbir şey yapmama sanatıymış.

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık