• 24 March 2020, Tuesday 8:03
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

CENNET VE CEHENNEM

Cennet, insan için ödülü, Cehennem ise cezayı ifade eder. Din adamları cenneti, ölen ve bu dünyadan öbür aleme göçen tüm canlıların tekrar dirilip ebedi hayat süreceği, Hurileri, Kılmanları, ağaçları, içinde akan ırmakları olan, yemyeşil bir yer diye tanımlıyorlar. Din bilginlerinin Türkçe meallerinden okuduğum kadarıyla, bu ifadeleri, Müslümanlığın kutsal kitabı KUR’AN’ın ayet ve sûrelerinde de görmek mümkün. Bu nedenle, her müslüman fâninin hayali ve arzusu, öldükten sonra cennete kabul edilmektir.

Soyundan geldiğimiz söylenen, Adem ile Havva cennette güzel güzel yaşarlarken, Havva’nın Adem’e, yenmesi yasak olan elmayı yedirmesi yüzünden cennetten kovulduklarını, büyüklerimizden dinleyerek büyüdük. Tüm kötülüklerin Şeytan’dan geldiğine inandırıldık. Acaba, Havva bir şeytan mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Elmanın yenmesinin neden yasaklandığını, yasak olan bir meyvenin cennette neden bulunduğunu, Tanrının şeytanı neden yarattığını, kendi kendime sorar dururum. Ama, cevabını bir türlü bulamam. Adem, cennetteki elmayı değil de üzümü, ya da hurmayı yeseydi, yine de cennetten kovulacaklar mıydı?

Cennetten kovulan Adem ile Havva’nın bu ölümlü dünyaya geldikten sonra, biz insanların ilk ataları olduğunu, bu fani dünyadaki her canlının bir gün gelip öleceğini, bazılarının dünyada yaptıkları hal ve hareketlerinden ötürü Cennete kabul edileceğini, bazılarının da Cehennemde cayır cayır yanacağını bize Tanrı adına Elçileri tebliğ etmedi mi? Kimin Cennete, kimin Cehenneme gideceğini Tanrının elçileri bile bilmezken; şuraya şu kadar para yatırırsanız, oyunuzu bize verirseniz, size cennette ev hazır diyenler, kendilerini Tanrının yerine koymuş olmuyorlar mı?

Bin dört yüz yıl kadar önceleri, Arabistan’da yaşayan insanların, hayallerindeki Cennet; insanların öldükten sonra yeniden dirilip ebediyen yaşayabilecekleri, içinden ırmaklar akan yemyeşil bir yerdi. Zira, o devirlerde Arabistan’da yaşayan insanlar iki şeyden mahrumdu. Birincisi su, ikincisi ise yeşillik. Bu yüzden susuz ve yeşilsiz bir cennet düşünülemezdi. Kolay bulunan ve bol olan her şey değersizdir. Bulunmayan ya da çok kıt olan da kıymetlidir. Üstüne, bir de yeniden dirilmek ve ebediyen yaşamak var. Araplar bu hayal uğruna savaşıp, doğuda tee Orta Asya’ya, batıda İspanya’ya kadar gitmişlerdir. Savaşlarda, ümmetin cesaretini arttırmak için kahramanlık ve şehitlik mertebesi var edilmiştir. Aksi takdirde, cihata katılacak ve savaşacak insan bulmak çok zor olacaktır. Cennete kabul edilip ödüllendirilmek için en kolay ve kesin yol, cihat savaşlarına katılıp ölmek ve şehit olmaktır. İslamiyet doğuya doğru yayıldıkça aynı hayallerle savaşan ve ölen insanlara, yenileri eklenmiştir. Biz Türkler de onlardanız.

Cennet dediğiniz yerin, içinden ırmaklar, dereler akıyorsa, dağları ovaları meyvelerle doluysa, havası suyu temiz , güneşi bol ise, öteki dünyada değil, bu dünyada yaşadığımız Anadolu, cennetin ta kendisidir. Burada, kendin yetiştirmek, üretmek şartıyla elma, hurma, üzüm yemek yasak da değildir. Gerçi, üzüm suyu içmek, domuz eti yemek yasaklanmıştır ama yiyenler içenler cezalandırılmıyor ve buradan kovulmuyorlar. Biz bu cennetin kıymetini maalesef bilmedik, bilmiyoruz da. Ülkemizin her köşesi, Kur’an’da tanımlanan cennet kadar güzeldir. Yoksa, Arabistan’dan, Katar’dan, İsrail’den, Dubai’den, Irak’tan, Suriye’den, Rusya’dan on binlerce kişi ülkemize gelip yerleşebilmek için yarışırlar mıydı?

Bu cennet Anadolu’nun bir köşesinde de yemyeşil cennet gibi bir Muğla’mız vardır. Fakat orayı, kendi ellerimizle cehenneme çevirmek için bunca emek, bunca para pul harcadık, daha da harcayacağız gibi. Tam ortasına kurduğumuz üç santral uğruna; yemyeşil ağaçlarımızı kesip, doğamızı tahrip edip, havamızın zehirlenmesine, derelerimizin, akan sularımızın kurumasına, cennet Muğla’mızın cehenneme dönmesine izin verdik. Hem de kamu yararı vardır diyerek; Muğla’da yaşayanlar kamudan sayılmayarak.

Ey bu ülkeyi yönetenler! Ey bu güzel ülkeyi cehenneme çevirmek isteyenler! Gerçek cennetin içinde kurulan bu üç santralı kapatın artık. Güneşimizle, havamızla, yeşilimizle, suyumuzla Muğla’mız cennet kalmaya devam etsin. Burada yaşayanlara cehennem azabı çektirmeyin. İnadınızdan vazgeçin, büyüklük sizde kalsın. Cennet Muğla’dır. Başka yerlerde cennet aramayın.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık