• 01 September 2023, Friday 10:09
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

SİYASET ZOR İŞ

Her yiğidin harcı değil siyaset yapmak. Bir bakıyorsun yanında bir sürü dalkavuk, yalaka, sana durmadan akıl veriyorlar. Şunu şöyle yap, şunu söyle, bunu söyleme diyorlar. Sen de hangisine inanacaksın şaşırıyorsun.  Kibarca adı danışman olan bu insanların bazıları seni İlahlaştırıyor, bazıları da gizlice altını oyuyor. Doğruyu ve gerçeği söyleyenleri duymuyorsun. Duyunca da kapı dışarı ediyorsun. Yalan söyleyenleri ise  baş tacı ediyorsun. İşte bu yüzden bu Ülkede siyaset adamı yetişmiyor. Siyaset adamı yetişmiyor da siyaset kadını yetişiyor mu?

Bir zamanlar, bir kadın bu memlekete Başbakan oldu.  Hem de akademik  kariyeri olan bir profesördü. O da bir başka kadını Bakan yaptı. Baya umutlandık. Çağ atladığımızı sandık. Heyhat beklediğimiz dağlara akşamdan kar yağdı. Tıpkı rahmetli Ecevit gibi, o da şıhların, şeyhlerin, din tacirlerinin  efendisi  Erbakan hocayla, ortaklık yaptı. Aslında bu ülkenin,  bugünkü kaderi taa 1974 te rahmetli Ecevit ve Erbakan hoca tarafından yazılmıştı. Gerçi birlikte iyi şeyler de yaptılar. Kıbrıslı soydaşlarımızı zulümden kurtardılar. Ancak,  Erbakan hocanın isteklerini birer, birer yerine getirdiler. Okullarda, Ahlak Bilgisi adı altında bir ders konmasını sağladılar. Önceleri bu dersi okutacak felsefe öğretmeni sıkıntısı vardı. Ardından adını Din Bilgisi ve Ahlak dersi diye değiştirdiler ve seçmeli ders olarak okutulmasını sağladılar. Böylece, imamlara istihdam yaratıldı. Sonra meslek okullarının adını Lise statüsüne sokarak, sadece ilahiyat fakültelerine gitme hakkı olan imam hatiplilerin tüm üniversitelere yerleştirilmesine katkıda bulundular. Üstüne bir tuğla da Kenan Evren koydu. Din kültürü ve ahlak dersini Anayasaya koyarak zorunlu ders haline getirdi.

Sonra,  sınav soruları çalınarak ya da bilerek, imam hatiplilere ve tarikatçılara önceden dağıtıldı. Böylece, en iyi üniversitelere girip, bu günkü, hukukçuların, kaymakamların, valilerin bakanların, bürokratların hatta askerlerin imam hatipli ya da cemaat okullarından olmaları sağlandı. Bütün bunlar olurken kendilerini Atatürkçü diye tanımlayanlar seçim sandıklarına bel bağladılar.

Gelelim bu güne. Değişen bir şey yok. Cumhuriyetin ve demokrasinin sonu gelmek üzere. Her gün biri çıkıp, tepkiyi ölçmek ve toplumu yavaş, yavaş kurbağa misali alıştırmak üzere hareket ediyor. Biri Atatürk’e lanet okuyor. Diğeri iki ayyaş diyor, şeriat istiyor, bir diğeri ise Okullarda kız öğrencilerle erkek öğrencilerin aynı sınıflarda okumasını istemiyor. Memleketin her bir köşesi Afganlı ve Suriyelilerce işgal ediliyor. Sınırlar yolgeçen hanına dönmüş kimsenin umurunda değil.

Siyasetçiler, varsa yoksa koltuk, makam, para derdinde. Hiç birinin bu ülkeyi, bu halkı düşündüğü yok. Kah sevişiyorlar, kah sövüşüyorlar. Biri en büyük pişmanlığım, koltuk sevdalısı biriyle işbirliği yapmaktır, diyor, Diğeri bozuntuya vermeden nankörlüktür bu diyor. Ötekisi de diğerini tongaya düşürüp kapmış on beş vekil, kıs kıs gülüyor. Bir de Cemalimiz var, mavi gözlü dev adamı dilinden düşürmüyor.  Bir diğeri ise emeklilerle alay ediyor. Size haksızlık yapmışlar yılbaşına kadar sabredin diyor.  Sanki, haksızlığı kendisi yapmamış gibi.

İşte memleketimden manzaralar, gördükçe içimi paralar. Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; Yoktur kurtaracak bahtı kara Maderini. Gel de vatan şairi Namık Kemal ustayı saygıyla ve minnetle anma.

Siyaset aldatma ve yalan söyleme sanatıymış. Bu nedenle herkes siyaset yapamıyor. Gerçekten zor iş.

 

   


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık