• 19 September 2023, Tuesday 15:25
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

İFTİRA VE ŞİKÂYET

Birinin yapmadığı bir davranışı ya da hareketi yapmış gibi gösteren ve bunu çevresindekilere söyleyenler iftiracıdırlar. İftiracıların amacı, sevmedikleri veya kendi çıkarlarına engel gördükleri kişilerin, toplum içindeki itibarlarını yok etmektir. Toplumun ayıpladığı, yasaların cezalandırdığı hareketleri yapmış veya sözleri söylemiş gibi göstermektir. Yakın tarihte, Türk ordusunun değerli subaylarına atılan iftiraların bedeli çok ağır olmuştur. Kimisi gururuna yedirememiş intihar etmiş, kimisi de halen hapishanelerde çürütülmektedir. Yalnız ordunun değerli komutanları değil, emekli olmuş, ellerinde hiçbir güç olmayan komutanların bile ‘ihtilal yapacaklar’ iftiralarıyla ayaklarına elektronik kelepçeler takılmış, onurları kırılmış ve aşağılanmışlardır. Bu iftiraları atanlar ile kelepçe takanlar aynıdır. Çamur at izi kalır düşüncesindedirler.

Yalnız kişiler değil, devletler de iftira atıyorlar. İftiracı devletlerin başında da ABD geliyor. Kimyasal silahları var diyerek Irak’ı işgal ettiler ve kendilerine engel olacak diye Saddam Hüseyin’i de astılar. Onu asanlar ABD’nin yerli işbirlikçileriydi. Oysa ki, işgal ettikleri Irak’ta kimyasal silahların izini bile  bulamadılar. Peki, Irak’ta ne vardı? ABD, Irak’ı neden işgal etti sorusu geliyor değil mi akla? Petrol vardı, petrol.

ABD bizim ülkemizi de işgal etmeyi düşündü. Ama Nato’nun ikinci büyük Ordusunu karşılarına almak onları zor durumlara düşürebilirdi. Önce, Türk ordusunu halletmek gerekiyordu. Bunun için yerli işbirlikçilerini kullanarak, Ergenekon, Balyoz vb. iftiralarını attırdılar.  Kendilerine yakın olmayan, Amerika’da eğitilmeyen komutanların kolunu kanadını kırdırdılar. Suriye ile aramızı bozdular. Ne güzel ortak bakanlar kurulu toplantıları yapıyorduk. Kardeşim Esat oluverdi bir gecede Eset. Cuma namazını Şam’daki Emevi camiinde kılmayı bile hayal ettik. Askerlerimizin başına çuval geçirip kamyonlara bindirerek götürdüler. Korkumuzdan bırakın notayı, bir müzik notası bile gönderemedik.

Şimdi topsuz tüfeksiz geliyorlar. Sınırları açın dediler, açtık. Giren olmasın diye ördüğümüz yüksek beton duvarlara merdiven dayayıp, akın akın Anadolu’yu işgal ediyorlar. Sınırları bekleyip, yabancıları içeri sokmayacak askerler ise kendi halkına karşı özel şirketlerin güvenliğini sağlar oldular.

Bütün bunlara karşın bu memleketi yönetenler, iktidarıyla muhalefetiyle hep şikâyet ediyorlar. Hiç biri bir çözüm önermiyor. Biri bildiğini okuyor, ötekiler hep birlikte seyrediyorlar. Televizyon ekranlarına çıkanlar, vergilerden, pahalılıktan, açlıktan, ev kiralarından, pazar yerlerinden evlerine boş çantalarla döndüklerinden şikâyet ediyorlar. Tatil mi dediniz, onu zaten unuttuk diyorlar. Ama gereğini yapmıyorlar. Sandık önlerine konunca, şikâyetlerini unutup; adamın alnı secdeye değiyor diye oy atıyorlar. Muhalefet devamlı iktidarın aldığı ve uyguladığı kararlardan şikâyet edip, buna asla izin vermeyeceğiz demeye devam ediyor. Nasıl engel olacaklarını söylemiyorlar. Hepsinin aklı fikri makamda ve koltukta. Ne yapar eder de koltuğumu korurum derdinde.

Hal böyle olunca şikâyet de bitmiyor, iftira da. İktidar hep vaat ediyor, 22 yıldır, devleti yöneten kendileri değilmiş gibi. Zamları, ya Tanrı yapıyor ya da CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu. Çözüm…? Gelecek Baharda.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık