• 08 August 2020, Saturday 9:51
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

SUÇ DUYURUSU VE İSTİFA

Son günlerde yazılı ve görsel basında bu iki kelimeyi çok sık duyar, okur olduk. Özellikle Diyanet İşleri Başkanı’nın Ayasofya’daki  gösterisinden sonra suç duyurusunda bulunan ve kendisini istifaya davet eden kişi ve kuruluşların çokluğu dikkatimi çekmiştir. Daha önce de bir belediye Başkanının rüşvet aldığına dair ve hatta MAN adasıyla ilgili suç duyurusunda da bulunuldu. Üstelik belgelerin sahte olmadığı mahkemelerce doğrulandı. Peki, sonuç ne oldu ? Suçlular yargılandı mı? Bu suçluları yargılayabilecek bir savcı, bir hâkim çıktı mı?

Çıktı.  Hem de, suç duyurusunda bulunanları yüklü bir tazminat ödemeye mahkûm eden bir hâkim.

 Anadolu’da bir tabir vardır; “Ananı Kadı b….miş, kime dava açacaksın” diye. Şimdi yaşadığımız günler tıpkı Kadıların davalara baktığı günleri hatırlatıyor. Zaten yıllardır Osmanlıya özenip, onun yönetim biçimini tekrar ihya etmek istediklerini açıkça ilan etmiyorlar mı? Bu konuda bir hayli yol almadılar mı? Neden ikide bir suç duyurusunda bulunup nefesinizi tüketiyorsunuz ? Duyması gerekenlerin kulakları zaten sağır, vicdanları zaten kör, onurları da yok.

Bu ülkede, suçlu olduğunu ya da başarısız olduğunu kabul edip de istifa eden birine bu güne kadar ben rastlamadım. İster Diyanet İşleri Başkanı, ister Bakan, ister bürokrat, ister siyasetçi olsun,  hiçbiri suçunu veya hatasını kabul etmez. Böyle bir geleneğimiz göreneğimiz yok. Binlerce yıl bir kişiye kul olan ve ona biat etmekten başka geleneği olmayan  ahâlinin arasından çıkanlardan  daha ne beklersiniz! Neden istifa etsinler? Böyle bir fırsat bir daha ellerine geçer mi? Devletin gücü ellerinde, parası ceplerinde, son model milyonluk arabaları altlarında. Başüstüne deyip el etek öpen bir sürü insan, önlerinde.

Cumhuriyetin savcıları, hâkimleri, güvenlikçileri, gençleri var diyorlar. Ortada Cumhuriyet kaldı mı ki, onun savcıları, hâkimleri, güvenlikçileri, gençleri  olsun!  Olanlar da, bir yerlerden işaret almadıkça hareket edemiyorlar. Demek ki elleri kolları bağlı, vicdanları alınmış, gözleri kör, kulakları sağır edilmişler. Herkesin gözü önünde yapılan bir ihanet için, suç duyurusunda bulunulmasına hiç gerek var mı? Artık, elinde terazi tutan ve gözleri bağlı olan kız heykelinin Adalet Bakanlığının önünde  işi de yok.

Devletin her kurum ve kuruluşuna, tıpkı Osmanlıdaki gibi,  bir kişiye biat kültürünü  yerleştirdiler. Siyasi Partiler, Odalar ve Sendikalar, tüm Sivil Toplum kuruluşları farklı mı?  Üniversiteler, Atatürk’ün  Türk İstiklal ve Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa ile görevlendirdiği gençler, tüm sivil toplum kuruluşları, olanlara seyirci kalınca, ihanet çeteleri  boş meydanı hemen doldurdular. Bizler balık hafızalı  insanlarız. Geçmişi çabuk unutur, geleceği hiç düşünmeyiz.

İstanbul Köprüsünü yaparken, çalıştırdığı işçinin ölümüne engel olamadım deyip, bırakın istifayı, harakiri yapan bir Japon’ u hatırlıyorum. Demek ki başarının ve çağdaş devletlerle yarışıp, teknolojide ileri gitmenin sırrı burada yatıyor.

Bizde ise suçluyu, suçüstü yakalasanız bile mutlaka bir açıklamasını buluyorlar. Birileri onu koruyor, üzerine toz kondurmuyor. Hiçbir şey bulamazlarsa,  yanlış anlaşıldı, sözleri  çarpıtıldı diyorlar. Bu yüzden, birileri hakkında  suç duyurusunda bulunmak ve onu istifaya davet etmek gereksiz.  Hiçbir işe yaramıyor.

Nefesinizi boşuna tüketmeyin. Onlarla, mücadele ediyormuş gibi de görünmeyin.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık