• 08 December 2023, Friday 11:29
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

PROFESÖR OLMUŞLAR AMA

4 Aralık Madenciler günü bahanesiyle beş profesör oturup bir panelde konuşmuşlar. Her biri madenciliğin faziletlerini öve öve bir hal olmuş. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Kurulu Başkanı da oradaymış. Diğer üç profesörün konuşmalarını dinlemiş, ama sesini çıkaramamış. Hep susmuş.

Kümük akıllı Celal Şengör biz çevrecilere, doğa savunucularına, marjinal köylülere ; “Madencilik doğayı tahrip etmez. Doğayı tahrip etmiyoruz, yüzünü değiştiriyoruz. Bu yüz, senin, onun, bunun hoşuna gitmeyebilir. Çevredeki insanları, yani maden açılmasın diyen Sivri Akıllıları rahatsız eden nedir? Rahatsız olanlar zırcahildir. Yan taraftaki köy manzarasını kaybediyormuş bana ne? Madencilik doğayı tahrip eder diyen adamı kovacaksın. Bu çevreciler zırcahil grubu. Kovun bunları diyorum. Ben çevreciyim, ben avukatım, ben işletmeciyim diyene defol git diyeceksin.”diyor.  Ben de cevap veriyorum. Sen defolup git bunak.

Güven Önal da; “Maden hakkında kötü veya bizleri yadırgatan yayınlar oluyor, madene karşı çıkılıyor. İnanın bunların hepsi Türkiye’nin daha güçlü olmasını istemeyen çevrelerce yapılan yayınlardır. Çünkü maden neredeyse orada işlemek zorundasınız. Bazen madenler ormanlık alanda oluyor, bazen dağın tepesinde, bazen de meralarda oluyor. Yerini değiştirme şansımız yok. O zaman şu ortaya çıkıyor. Madeni işletmeyecek miyiz? Tabii ki işleteceğiz çünkü bugün Türkiye’nin 2022 yılında Türkiye’de olup da ithal ettiği, işletmediği yahut yeterli boyutta işletmediği için ithal ettiği madenlerin değeri 98 milyar dolar. Madenlerimizi işletirsek, üretirsek o ithalatı yapmayacağız. Türk halkının refahı artacak. Madenlerin oluşumu minimum 500 milyon yıllarda oluşur. Halbuki, orman 15-20 yıl sonra yeniden oluşur. Dolayısıyla bu konudaki her türlü tartışmayı ben çok yersiz buluyorum. Madencilik yapılacak alan bellidir. Milli Parklarda, su havzalarında, askeri bölgelerde, antik kent ve sit alanlarında yapılmaz, ruhsat verilmez. Maden çıkarılan  yer Kaz Dağı değildir. 40-50 kilometre dışında yerlerdir. Oralarda orman vardır ama Kaz Dağı değildir” diyor.  

Mustafa Kumral ise; “Eski maden sahaları nasıl dönüşecek? Oraların alt yapısının, madenlerin nasıl üretildiğinin modellenmesi gerekecek. O modelden sonra o bölgenin toprak yapısına göre ya da madenlerden çıkarılmış toprakların yeniden zenginleştirilerek bölgeye yeniden serilmesiyle,  bölge eski durumuna gelecek.  Biz doğada yaşıyoruz, bir maden sahasında piknik yapmayı mı yeğlersiniz yoksa orası ağaçlandırıldıktan, yeşillendirildikten ve güzel bir hale getirildikten sonra mı? İnsan doğadan bağımsız bir varlık değil. Mutlaka o bölgeler tekrar ağaçlandırılarak, yer altı sularından atmosfere, hayvan bitki böcek yaşamına, hatta iklime bile birçok katkıları olacaktır” diyor.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Kurulu Başkanı İlhami Kiziroğlu’nun ne dediğini öğrenemediğim için hakkındaki düşüncemi söyleyemiyorum. Ancak, Türkiye’nin tabiatını nasıl koruduğunu da çok merak ediyorum. İsimlerinin önünde Prof. Dr. yazan bu adamların, bilim yaparak, yeni bir buluş icat ederek, herhangi bir konuda araştırma yaparak, insanlığa nasıl hizmet ettiklerini bilmek isterdim. Sakın intihal yaparak, başkalarının yaptıklarını kendileri yapmış gibi göstererek prof. olmuşlar olmasın! Maden çıkararak 98 milyar dolar kazanabilirler. Bu parayla, akşam sofralarına, bir porsiyon altın, bir porsiyon gümüş, bir porsiyon bakır, bir porsiyon kömür koysunlar ve yesinler. Üstüne de bir bardak cıva içsinler.  Elin oğlu kendi doğasına, ormanına, kuşuna kurduna, havasına suyuna dokundurmuyor,  gelip Kaz dağlarını oyuyor. Bir çiçek dalını koparıp yemek masasına koyanlara, dalın uzunluğunu ölçerek şu kadar gün hapis mi istersin yoksa şu kadar para cezası mı ödersin diyorlar. Kendi canlarını, canlılarını, ormanlarını, sularını, teneffüs ettikleri havayı her şeyin üstünde tutuyorlar. Sonra gelip bizim doğamızı, ormanımızı yok edip havamızı, suyumuzu zehirleyerek bizi genç yaşta yolcu ediyorlar. Zira ölenlerin, ormana da, suya da, havaya da, altına da, kömüre de ihtiyacı olmuyor. Kömür yüzünden Muğla Milas ve Yatağanda erken yaşta kanser olup ölenlerin sayısı yüzde 15 artarak 65 bini çoktan aştığını söylüyorlar. Bu yüzden 1996 yılında Aydın Bölge İdare Mahkemesi Muğla’daki üç termik santralinin kapatılmasına karar veriyor. Bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de onaylıyor. İşte kümük akıllı adamların verdikleri raporlar yüzünden bu santraller hâlâ çalışıyor ve marjinal köylüler ölmeye devam ediyorlar. İstanbul’da oturup boğazı seyrederek ahkâm keseceklerine gelsinler ormanları nasıl ölüm çukurlarına dönüştürdüklerini, su kaynaklarını nasıl kuruttuklarını, tarım arazilerini nasıl yok ettiklerini yakından görsünler. Böyle prof. ların eğittiği öğrencilere acıyorum. Tevekkeli üniversitelerimizin itibarı her geçen gün artıyor(!). 150.sıradan 550.sıraya çıkıyor. Vah benim Türkiye’m vah.  

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık