• 14 April 2024, Sunday 12:33
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

SİYASİ PARTİLER CENNETİ TÜRKİYE

Türkiye’nin etkin siyasi parti sayısı 135 olmuş. Parti kurma furyası devam ediyor. Çok kısa zamanda 200 partimiz olursa şaşırmayalım. Yani, her aklına esen bir parti kurup kendisinin reklamını yapıyor. Bazılarının amacı iktidar olmak değil, kamuoyunda tanınmış olmak, itibar görmek, adından söz ettirmektir. Gündemde kalmaktır. Bazılarının derdi ise, iktidara kur yapıp pastanın bir ucundan bir parça koparabilmektir. Cumhuriyetin kurulduğu 29 Ekim 1923 tarihinden beri o kadar çok parti kurulmuş ve kapanmış ki sayısını bilen yok. Kurulan partilerin pek çoğu seçimlere katılma hakkını dahi elde edememiş. Bugün seçimlere katılabilen 36 partimiz var. İki üç parti hariç aldıkları oy devede kulak. Parti kurup halkın karşısına çıkmak için çok zengin olmak gerek. Para var, çare var misali. Teşkilatınızı tüm illerde kolaylıkla kurabileceksiniz.  81 İlin yarısından bir fazla ilde partinizi faaliyete geçirecek ve büyük kongrenizi yapmış olacaksınız. Sonra seçimlere katılabileceksiniz. Bir de halkı, seçimleri kazanacağınıza inandırdınız mı gel keyfim gel. Partinizden aday olabilmek için millet kuyruğa girecektir. Hele bir de parlamentoya kapak attınız mı yedi kuşak sülalenizi refah içinde yaşatacaksınız.

  Partilerin amacı halkın sağlığını, mutluluğunu, refahını, huzurunu ve güvenliğini sağlamak olmalıdır. İktidarla pazarlık yapıp, muktedirlerin sofrasına ortak olmak değildir. Hüda Par, DSP gibi. Her parti kurulurken yapacaklarını bir programla sıraladıkları halde, İktidara geldiklerinde hiç birini gerçekleştirmiyorlar. Kimse, bu programlara bakarak partilere oy vermiyor. Partilerin böyle bir programlarının olduğunu da bilmiyor. Parti üyelerinin bile bu programları okudukları ve beğendikleri için partiye kaydolduklarını sanmıyorum. Dolayısıyla da hesabını sormayı ve ona göre oy vermeyi akıl edemiyorlar.  

 

330 milyonluk koskoca ABD de kaç parti var biliyor musunuz? 1828 yılından beri kurulan parti sayısı 5.  Önce Demokrat Parti, sonra sırasıyla  Cumhuriyetçi Parti,  Libeteryen Parti, Anayasa Partisi ve Yeşil Parti. Neredeyse 200 yıldır değişen bir şey yok. Bir Cumhuriyetçiler, bir demokratlar iktidar olmaktadır. Kişiler değişiyor ama Devlet politikaları ve Anayasaları hiç değişmiyor. Bu gün Dünyayı onlar güdüyor. Kimse onlara efelenemiyor.

Bizde Parti sayısı artıkça milli irade parça parça oluyor. Seçimlere 36 parti yerine üç beş parti girse milli irade daha az bölünecek ve iktidar azınlıkta kalmayacaktır.  AKP, 2002 yılında yüzde 34,4 oyla 365 milletvekili elde etmiş, CHP ise oyların yüzde 19,4 ünü alıp ancak 177 vekil ile temsil edilebilmiştir.  AKP aldığı yüzde 34,4 oyla Milletvekillerinin yüzde 66,3 nü ele geçirmiştir. 8 de Bağımsızları katarsak 550 vekilimiz tamamlanmıştır. Oyların yüzde 45,2 si ise parlamentoda temsil hakkı elde edememiştir.  Temsil edilmeyenlerin sayısı, AKP den yüzde 10,8, CHP den 15,8 daha fazladır. Burada, gerçek demokrasiden söz edilebilir mi? Yüzde 65,6 iktidarda olması gerekirken muhalefette kalıyor. Bu nedenle seçim yasası mutlaka değişmeli ve daha adil kalıcı bir seçim yasası hazırlanıp uygulanmalıdır.

Seçimlere katılıp da parlamentoda temsil edilemeyen partiler ile iki seçime katılamayan partiler kapanmış sayılmalıdır. Belki o zaman bizdeki parti sayısı da azalır ve gerçek demokrasiye kavuşuruz. Başka türlü milli iradenin tecelli etmesi mümkün olmayacaktır. Eskiden milli bakiye sistemi vardı. Her oy mecliste temsil edilirdi. Özellikle Doğu ve Güney Anadolu bölgelerinde Seçim hilelerine karşı önlemler alınmalı, mükerrer veya toptan oy atılması engellenmelidir. Yurt dışında yaşayıp da çifte vatandaş olanlar Türkiye’ye kesin dönüş yapmadan seçmen olmamalıdır. Vatandaşlık parayla satılmamalı, İşgalci yabancılara vatandaşlık verilmemelidir.

Türkiye’nin gerçek bir demokrasi ile yönetilmesi için seçmenlerin  Japonya’daki gibi en az lise mezunu olması sağlanmalıdır. Hani bir kızımız “Benim oyum dağdaki çobanın oyu ile bir mi kardeşim” demişti de kıyamet kopmuştu ya. Çok haklıymış meğer. İlkokulu bile okumamış, dünyadan bihaber cahil bir kitlenin ferasetine güvenip 22 yıldır aynı adamı iktidarda tutuyoruz. Sistem değişmeli ve Kuvvetler ayrılığı mutlaka sağlanmalıdır. Her kurum denetlenebilir olmalıdır. Cumhurbaşkanları hiçbir siyasi partiye kayıtlı olmayan kişilerden seçilmeli, hem iktidara hem de muhalefete eşit uzaklıkta durmalıdır. Sayın Ahmet Necdet Sezer iyi bir örnektir. Hakem pozisyonunda olmalı, ettiği yemine sadık kalmalıdır. Türkiye tek bir adam hegemonyasından kurtarılmalıdır. Eskiden de parti genel Başkanları cumhurbaşkanı seçiliyordu. Her ne kadar partilerinden istifa etseler de partiyle özdeşliklerinden tam tarafsız olamıyorlardı. Oysa bugün Parti Başkanı olarak eleştirilseler bile  Cumhurbaşkanına hakaretten içeri tıkılıyorlar.

Bu böyle devam ederse, ülkenin iki yakası bir araya gelmez, bugün olduğu gibi borç batağı içinde debelenip kalırız. Araplara el açar, ABD nin gözünün içine bakar dururuz.  Bu da “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Yüce Atatürk’ün kemiklerini  sızlatır. 13.04.2024

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık