Mehmet Oğultürk

Atatürk’ün partisi olmakla övünen CHP lilerin aklı fikri Cumhurbaşkanı adayı kim olsun da. Sanki seçim vakti gelmiş bir an evvel adayımızı belirleyelim derdinde. Daha ufukta seçim görünmüyor. İktidar da seçim vaktinde yapılacak diyor. Erken seçim kararını kim alacak? Ya Recep Tayyip Erdoğan ya da TBMM. Mecliste seçim kararı almaya CHP nin sayısı yetiyor mu? Yetmiyor.  Öyleyse şimdiden gelin güveyi olmanın âlemi de yok. Vakti gelmeden öten horozun başını keserler. Soruşturma üstüne soruşturma, dava üstüne dava açarlar. Hele seçim tarihi bir belli olsun. İktidarı kaybetmesi muhtemel cumhur ittifakı bir bahane uydurup zamanında seçimi bile erteleyebilir. Hem sonra aday seçimi, tüm üyelerin değil kamuoyunun gönlüne bakılsın. Yani kamuoyu araştırması yapılsın. Ben parti üyesi değilim ama benim gönlümden geçen de sorulsun. Böylece parti içinde kırgınlıklar da olmasın.

Adayın kim olacağı bir yana dursun, iktidara gelebilmek için aynı düşüncede ve görüşte olan, Cumhuriyetle ve Atatürk ilke ve yenilikleriyle sorunu olmayan partilerle bütünleşme ve kaynaşma görüşmeleri yapılsın. Hiç birini küçümsemeden önerileri sorulsun. Aralarındaki fikir ayrılıkları giderilsin ve ortak bir noktada buluşulsun. Maksat  bu zihniyetten kurtarabilmek ise gerisi teferruat olmalıdır.

CHP nin gündeminde sadece Cumhurbaşkanı adayımız kim olsun var. Ekrem İmamoğlu mu yoksa Mansur Yavaş mı? Partiye kayıtlı üyelerin önüne bir sandık konsun ve İkisinden birini partiye kayıtlı üyeler seçsin isteniyor. İlk bakışta demokratik bir yöntem gibi görünüyor ama Parti içinde kırgınlıklara, ayrılıklara neden olabilir. Nitekim pek çok kişi partisine kırgınlığını bir başka parti kurarak ortaya koyuyor. Bunun sonu da gelmiyor.

Oysa CHP nin gündeminde Cumhurbaşkanının kim olacağı değil; adaleti herkese eşit nasıl dağıtacağı, eğitimi ne şekilde vereceği, hastaları daha rahat ve kolay nasıl tedavi ettireceği, aylarca sıra beklemenin önüne nasıl geçeceği, tarımda ve sanayide gelişmeyi ve üretimi nasıl artıracağı, bilimsel çalışmaları nasıl destekleyip geliştireceği, enflasyonu ve ekonomiyi nasıl rayına oturtacağı, işsizlik sorununu nasıl çözeceği, yurttaşların can ve mal güvenliğini nasıl sağlayacağı, vergi yükünü nasıl hafifleteceği, halkın huzur ve refahını nasıl sağlayacağı, dost gibi görünüp Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölüp parçalamak isteyen sözde müttefik emperyalistlere karşı nasıl davranacağı olmalıdır. Bunu da herkesin anlayacağı dilde açık ve seçik belirtmeli ve halkı da buna inandırmalıdır. Halkın en büyük korkusu ve endişesi acaba gelen gideni aratır mı olmamalıdır.

Şu da unutulmamalıdır ki, yokluk içinde kıvranan köylüleri canından bezdiren Yol vergisini ve Hayvan vergisini kaldırma, Jandarma, ormancı, memur korkusunu ve baskısını yok etme sözünü vermesi Demokrat Partiye iktidarın yolunu açmıştır. Buna 2. Dünya savaşının yarattığı kıtlık ve sıkıntılar da eklenmiş ve CHP 1974 seçimleri hariç hiçbir zaman birinci parti olamamıştır. Taa ki 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kadar. Bunda da, iktidarın halkı yoksul, aç bi-ilaç bırakması, toplumu bizden, bizden olmayan diye ikiye ayırması, kendilerinin şatafat ve saltanat içinde yaşaması, vergi yükünü fakirin ve çalışanların sırtına yüklemesi, ağzını açanı kodese tıkması, kısacası devleti kötü yönetmesi çok etkili olmuştur.

Cumhurbaşkanı adayı kim olsun tartışması ve bu konuda yoğunlaşması, CHP ye çok fazla bir şey kazandırmayacaktır. Üstelik kırgınlıklara neden olacaktır. Sayın Mansur Yavaş haklı gibi görünüyor. Bana göre de, daha kıdemli ve ağabey durumunda olan Sayın Yavaş’ın Cumhurbaşkanı, daha genç ve dinamik olan Sayın İmamoğlu’nun da başbakan olması ve Ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmesi en uygun olanıdır. 14.02.2025