Mehmet Oğultürk

Sevgili öğretmenim, arkadaşım, dostum Celal Durgun; bu gemi hikâyesini çok güzel bir yerinden yakalamış. ‘Kim demiş hepimiz aynı gemideyiz?’ diye sormuş. Birimiz zevk-i sefa sürerken birimiz cefa çekiyorsa, birimiz istediğini yiyor, içiyor, istediğini giyip, gezip tozuyorsa, diğerimiz çöpten sebze meyve topluyorsa. Birimizin sofrasında et balık havyar manda yoğurdu süt peynir, kestane balı ve Medine hurması eksik olmazken,  diğerimiz kuru soğana muhtaçsa, askıda ekmek kuyruğunda saatlerce bekliyorsa, biz nasıl aynı gemide oluruz? diyor.

Altı yüz elli yedinin en yüksek kademesinden emekli 11.000.00 TL. alırken, en düşük emekli maaşı 5.500.TL. olurken, asgari ücretlimiz ayda 8.506.00 TL. kazanırken, yıllarını okumak ve çalışmakla geçiren bir uzman doktor 20.774.00 TL. sına talim ederken, vekilimiz 73.379.00 TL. alıp, iki yılda emekli oluyorsa ve 51.970.00 TL. üstüne bir de mesleğinden emekli maaşı alıyorsa, biz onlarla aynı gemide nasıl oluyormuşuz? diye soruyor. Bu soruları sormakta gerçekten çok haklı.

Ben de diyorum ki, Sayın hocam aynı gemide değiliz ama aynı okyanustayız. Onların gemisi lüks Transatlantik, bizimkisi Salapurya. Onların çoğunun bileti doğuştan, yani atadan, babadan. Bazılarının biletleri de avantadan. Kimileri de biletsiz, kaçak, bal yiyip parmağını yalayanlardan. Bizim onlarla aynı gemiye binmemiz imkânsız. Biz ancak Salapurya’ya binebiliriz. Paramız ona yeter.  Bindiğimiz Salapurya ilk fırtınada denizin dibini boylamaz ise, çöp yığınları, ucuz ekmek kuyrukları, et kuyrukları, yıkıntılar bizi bekler.

Onlar, gemiye binmeden yemin ederler. Namusları ve şerefleri üzerine ant içerler. Yeminlerini bozmakta bir sakınca görmezler. Zira,“Her ne şekilde olursa olsun yeminini bozan kimselerin yemin kefareti ödemeleri gerekir. Yemin kefareti sırasıyla; on fakire birer fitre miktarı veya bir fakire on ayrı günde birer fitre miktarı para vermek veya on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmek. Buna gücü yetmeyenlerin ise ara vermeden üç gün oruç tutmaları gerekir” diyen Din İşleri Yüksek Kurulunun fetvasını en iyi onlar bilirler. Bu yüzden yaptıkları yeminin gösterişten başka hiçbir yararı da,  zararı da yoktur. Yemin sadece Salapuryadaki yolcular için geçerlidir. Ne diyorlar, hepimiz aynı gemideyiz. Hadi canım sen de. Bizimle kafa mı buluyorsunuz? Siz Transatlantik’te, biz Salapurya’da.

Bir kişiye kendi alacağı ücreti belirleme yetkisi verirseniz olacağı budur. Vekillerin ücretini asiller belirlemelidir. Dört yıl süreyle alacakları aylık ve yollukları da seçimlerde oylanmalıdır. Kimseye zorla vekillik yaptırılmıyor. Vekillik de, imamlık da Allah rızası içindir, diyorlar. Ama, gelin görün ki Vekil de, İmam da paraya doymuyor. Eğer doğruysa, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Maliye Bakanı, Atanın huzuruna çıkıp, vekillerimizin maaşlarına ne kadar zam yapalım Paşam diyor. Yüce Atatürk, sakın öğretmen maaşlarını geçmesin diye cevap veriyor. Ya şimdi; öğretmen maaşı 13 bin TL. İmamınki 16 bin. Vekilinki ise 73 bin üç yüz yetmiş dokuz TL.

Bir de Partilere Hazine yardımları var. Aldıkları oy sayısına göre her yıl milyonlarca lira para alıyorlar. Hele seçim dönemlerinde iki katına çıkıyor. Bu paraları nereye harcıyorlar? Salapurya’ dakilere faydası ne?

Partilere hazine yardımı 1965 yılında gündeme gelmiş. Önceki partiler hazine yardımı almadan tam 42 yıl hizmet etmişler. Yollar, köprüler yapmışlar, fabrikalar kurmuşlar, üstüne bir de Osmanlının borcunu ödemişler. Milletin parasını, lüks otomobillere, yazlık kışlık saraylara, lüks sofralara harcamamışlar.

Ülkemizde parti enflasyonu var. Ekonomik enflasyonla yarışıyorlar. Sayıları 120 civarında. Mensubu olduğu Partiyi terk eden ya da kovulan herkes ayrı bir parti kuruyor. Onlar hazine yardımı almadan nasıl yaşayabiliyorlar? Onların hiç mi gideri olmuyor? Parasızlıktan kapanan kaç parti var? Mademki, hazine yardımı oy sayısına göre yapılıyor, her partiye aldıkları oy kadar yardım yapılsa Anayasa’nın eşitlik ilkesine daha uygun olmaz mı?

Yok,  Celal hocam yok, hepimiz aynı gemide değil aynı gezegendeyiz. Kimimiz Transatlantikte, kimimiz Salapurya’da. Kimimiz de göçük altında.