• 28 October 2019, Monday 7:34
DursunGirgin

Dursun Girgin

Kültürünü iyi belle ey gençlik

Dostlarım merhaba. Dibekdere’nin dününü, bugününü ve de geleceğini konuşmaya devam edelim mi? Evet, berbat bir köyü teslim aldım. Sene 1974. Ne suyu var, ne elektriği. Ne okulu var, ne de yolu, izi. Her gün kavga ve kargaşanın olduğu bu topluma laf anlatmak deveyi hendekten atlatmak kadar zor bir şeydi. Neticede sadece belirli konularda uğraşsam iş kolay. Bir yanda ahlaki bir çöküntü, birçok beyaz kadın tüccarlarının eline düşmüş zavallı genç yavrularımız. Öbür yanda köyün kendi içindeki gelir adaletsizliği. Diğer yönden eğitim, vesaire vesaire. 
İşte ben Muhtar Dursun olarak 1974 yılında böyle bir Dibekdere’yle karşı karşıya geldim. Neticede birçok konuyu başta ahlaki konular olmak üzere birçok olumsuzlukların üstesinden geldim. Hamdolsun artık Dibekdere’nin her evin önünde şarıl şarıl akan suyu, elektriği, anaokulu ve de 1975 yılında kendi ellerimizle yaptığımız camimizin bugün devamı olan güzel bir camisinin yanı sıra 2-3 tane marketi, 3 kahvehanesi var. Yaklaşık 350 haneli, bugünkü itibariyle güzel denebilecek bir Dibekdere’yi 1987 yılında muhtarlık görevimi bir başkasına devrettim.
Bütün bu konuları kısa kısa geçiştirdim ki,  ilerde anlatacağım daha güzel konulara yer kalsın. Dibekdere’de 1987 yılında muhtarlığa bırakır bırakmaz esasen çocukluk, baba, ata mesleğim olan davul ve zurna kültürüyle ilgili 2002 yılında kısa adı MUZKAT-DER olan bir dernek kurdum. Amacım şuydu: Bu köyün ana geçim kaynağı olan bu güzelim kültürün sesini tüm dünyaya duyurmak. 
Neticede bu kültürün adını bugün tüm dünya duydu. Eksiği ile fazlası ile neyse bugün ilimiz Muğla’da yapılması sürdürülen Zurnazen Festivali için başta Muğla Büyükşehir Belediye Başkanıma, Milas Belediye Başkanıma, Sayın Erman Şahin, Sayın Orhan Çakır belediye başkanlarıma sayısız teşekkürler.
Evet, dostlar. Daha dün adı çeşitli çirkef sözlerle anılan Dibekdere, bugün artık bir kültür merkezi olarak anılıyor. Bu konu için emeği geçen tüm mesai arkadaşlarıma teşekkürler. 
Evet, Dibekdere’nin dününü, bugününü, hatta geleceğini eğer tam hakkıyla anlatmaya kalkarsak inanın sayfalar dolusu kitaplar çıkar ortaya. ‘Kısa kes, Aydın havası olsun’ misali ben de geçmişi çok fazla eşelemeden sözümü özüme uygun vaziyette noktalamak istedim. Ne de olsa insanız. Hepimizin ömür boyunca hataları, günahları olabiliyor. Asıl olan da şudur ki, insanlar eğer hatalarını bilerek ‘Tevbe istiğfar’ ederlerse elbette ki yüce Rabbim de bizleri affeder. Şu iki köşe yazımı şu nedenle kaleme aldım: İnsanlarımız çok unutkan. Sanki Dibekdere bugünkü haline gökten zembille inivermiş gibi algılayan birçok insana bir şeyler anlatayım istedim. 
Yok, efendim, ikide bir yaptığımız hayrı ve hasanatı başa kakar gibi anlatıp da bunu da gurur vesilesi yapmaktan Rabbime sığınırım. 
Haydi, benim güzel dostlarım. Hoşça kalın, dostça kalın. Sürç-ü Lisan eyledikse af ola…

 
 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık