• 20 December 2023, Wednesday 8:36
DursunGirgin

Dursun Girgin

İNSAN OĞLUNUN GÖZÜ ASLA DOYMAZ

Dostlarım merhaba, şu kalem neler yazdı neler söyledi, ağzı dili olsa da konuşssa var ya, neler olur neler dostlarım. 12 Aralık günü CHP kadrosunu tam tekmil çarşı pazarı dolaşırken gördüm; keşke adaylar belli olduğunda da böyle tam tekmil kadro halinde dolaşsalar diye içimden seslendim. Ne yalan söyleleyim kravat tuvalet giyinmişler, görücüye çıkan kızlar gibi iyi güzel de asıl adaylar belli olunca biz seçmenler olarak sosyal demokratları böyle görmek istiyoruz. Sakın ha nefsinize uyupta yanlış hareketlerde bulunmayın, çünkü en nihayetinde hepimiz etten kemikten bir canız. Hepimizde de belli süreler kırgınlıklar falan olabilir ancak hiç bir şey bu ülke menfaatlerinin önüne geçemez.

Sevgili dostlarım insan oğlunun gözü asla doymak bilmez. Bakınız sizlere bu konuyla ilgili bir hikaye nakledeceğim. Lütfen okuyun, sonuna kadar okuyun ki tarihten bir hisse kapalım.

Bir gün Osmanlı padisahlarından biri sarayın tüm işçilerini toplar ve ‘’çok ağır misafirlerim gelecekler aman şu sarayın çevresini öyle bir güzel temizleyin ki pırıl pırıl olsun, ha bu arada bulduğunuz her değerli eşya kadar ağırlığınca altın vereceğim.’’ der. Neticede herkes bir şeyler bulup padişaha verir ve karşılığında bulduğu eşyanın ağırlığınca padişahtan altın alır. Yalnız birisi bir kemik parçası bulur. Padişah da sorar, ‘’oğlum bu alt tarafı bir kemik parçası bunun ne değeri olabilir ki?’’ dediyse de o kemiği bulan genç ısrar eder. Neticede padişah saray görevlilerine der, ‘’hele şu kemiği tartın da, karşılığı kadar bu gence de altın verin. ‘’

 

Iyi güzel de bu kemik parçasını teraziye koysalar olmaz, kantarla tartsalar olmaz, olmaz da olmaz. Bu konu padişahı öyle bir rahatsız eder ki olmaz böyle bir şey dedirtecek hale gelir. Tüm saray bunda bir tılsım var galiba diye zamanın meşhur bir alimini saraya davet ederler. Tabi kulaktan kulağa bu meseleyi herkes duyar. Bu işin ne olduğunu merak ederler. Alim saraya giderken yerden bir avuç toprağı alıp bir bez parçasına sarıp saraya varır. Sonuçta padişah meseleyi anlatır. Alim de bir kez olayı kendi gözleriyle görmek ister.

Neyse o kemiği terazinin bir gözüne, bir çok altını da terazinin diğer gözüne koyarlar. Yine aynı şekilde kemik ağır gelir. Bu kez alim cami avlusundan getirdiği bir avuç toprağı terazinin bir kefesine koyar, diğer kefesine de gencin bulduğu kemiği koyar ve bu sefer toprak ağır gelerek ilk defa kemik havaya kalkar. Padişah yine de olup bitenden hiçbir şey anlamaz ve alime sorar, ‘’ya hocam nedir bu işin hikmeti alameti? ’’der. Alim, eline o kemiği alır ve şöyle der, ‘’padişahım bu kemik şu gözümüzün çevresinde olan bir kemiktir, yani insanoğlunun gözü doymaz. Bir avuç toprak gözünü doyurur ‘’ deyince padişah da bu hikayeden hisse aldı mı almadı mı bilinmaz ama bakar mısınız şu dünyanın haline, insanoğlu ne doymak biliyor ne de usanmak. Sonuçta bir avuç toprak gözümüzü doyuruyor.

Evet sevgili dostlarım, bu yazıyı yani bu hikayeyi daha önceleri de yazmıştım. Insan oğlu öyle unutkan ki dün yediği yemeği dahi hatırlamayan o kadar adi insanımız vardır sormayın. Tabi bu arada şunu da ifade edeyim, anlayana sivri sinek saz anlamayanlara da davul zurna bile az deyip, bu günkü köşe yazımı da burada noktalamak istiyorum.

Hoşça kalın, dostça kalın!  


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık