• 24 March 2022, Thursday 9:09
DursunGirgin

Dursun Girgin

Yabancı hayranlığının bu kadarına da pes!

Dostlarım merhaba. Bir önceki yazımda Neyzen’in bir konserinden bahisle, bu ülkede ta Osmanlı'dan bu yana yabancıya ve yabancı kültürüne duyulan hayranlığı anlatacağım demiştim. İşte Türkiye'deki sözde aydınların yabancı hayranlıklarından birkaç örnek: Bir gün İstanbul'a bir yabancı müzisyen konser vermesi için davet edilir. Sanırım bir Fransız müzisyen. Neyse, salon tıklım tıklım dolu. Organize edenler bir de Neyzen’i davet ederler. Gelirken de neyini de getir derler. Neyse, Neyzen davete icabet eder, konser başlar. Fransız müzisyen birkaç enstrüman çaldığı için, onu bırakıp öbürünü alıp çalmasına bizim sözde aydınlar o kadar çok alkış yapar ki… Tabi durum böyle olunca da ister istemez Fransız müzisyen şımardıkça şımarır. Neyse bir anons yapılır, Neyzen’i sahneye davet ederler. Neyzen sahneye mütevazi bir halle çıkar ve halkı selamladıktan sonra yerine oturur.

Bu arada da Fransız Müzisyen, ne çalacak bu saçı sakalına karışmış sarhoş adam diye  hayli merak eder. Neyse, Neyzen cebindeki neyini çıkarır ve başlar bir taksim yapar, ama ne taksim… Fransız müzisyende ne ses, ne de seda kalır. Adeta nefes almadan izlemeye koyulur. Neyzen’i öylesine izler ki nefes alamaz hale gelir. O Neyzen’in neyinden çıkan ney taksimine hayran olur ve aniden ayağa kalkarak bağırır seyirciye; ‘hey be gafiller, işte alkışlayacaksanız şu adamı alkışlayın. Bu ne güzel bir üstatdır’ diye. Neyzen’in elini öper. İşte bunun gibi daha neler neler oldu bu ülkede.

Yine bir gün Sivas'a bir yabancı müzisyeni davet ederler. Sivas Valisi de halka sık sık anons edip konserleri izlemeleri istenir. Neyse Konser günü gelip çatar. Zorla halkın bu konseri izlemeleri istenir. Neyse emir demiri keser misali halkı da salona doldururlar. Konser bitiminde taa o günden beri ruhunu ve kalemini satmış bazı batı hayranı gazeteciler, konserden çıkan vatandaşlarla röportaj yapmak için sorarlar ‘konseri nasıl buldunuz’ diye. Bir vatandaş dayanamayıp tıpkı benim Zurna Zen Festivali'nde yaptığım gibi isyan eder ve der ki; ‘Bu topraklarda ne sanatçılar gördük biz. Yeter artık! Sivas Sivas olalı böyle bir zulüm görmedi’ diyerek öfkesini dile getirir.

Değerli dostlarım yabancı hayranlığı bitti mi ki? Ben kendimden bir örnek vermek istiyorum. Malum Zurna Zen Şenliği için taa Çin’den bile zurnacı bir bayan getirdik. Bu bayanla bizim müzisyen dostlarımız fotoğraf çektirmek için adeta sıraya girdi ama ben hiç o taraflı olmadım. Neyse Milas'taki gösterilerimizden sonra tüm müzisyen arkadaşlar yerlisi yabancısı beni tebrik etmek üzere hep fotoğraf çektiler. Hele o Yunan zurnacı ile Çinli kadının sözleri beni çok duygulandırdı. Söz şu; ‘Hoca sen başkasın, sen başpehlivansın.’ Sözlerini hiç unutamam.

Evet dostlarım ben yabancı müzisyen düşmanı değilim. Ancak her şeyin bir sınırı vardır. Eğer bir insana hak ettiği değerden fazla değer verirsen, o insanlar tıpkı Fransız Müzisyen gibi şımarırlar. Demem o ki bu ülkenin o kadar çok değerli müzisyenleri var ki hayran olmamak mümkün mü? Mesela Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Mustafa Kandıralılar, Deli Selimler, Zurnacı Kara Hüseyinler. Daha neler neler. Ama gel gör ki bunlar tıpkı Muhtar Dursun gibi mütevazi bir hayat yaşayıp, şu fani dünyadan göçüp gitmişlerdir.

Neyse, gelecek köşe yazımda yine Türkiye'deki güzel müzisyenlerden söz edeceğim tabii ki. Anlayanlara ne mutlu. Şimdilik hoşça kalın, dostça kalın.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık