• 01 September 2020, Tuesday 10:25
DursunGirgin

Dursun Girgin

ELEŞTİRMEK BİR HAKTIR

Dostlarım merhaba! İnsanlığın ilk tarihinden beri eleştirmek sanki bir hak gibidir. Tabii ki her şey adabına ve de kuralına uygun olduğu müddetçe. Değerli dostlarım! Kimler eleştiriye tahammül edemez?  Eğer bir insan eleştirilere tahammül edemiyorsa bilin ki o insanda çok büyük eksiklikler vardır. Hele hele günümüz siyasetçilerine bir bakıyorsunuz en ufacık eleştirilere dahi tahammül edemez hale gelmişler. Peki nedir bu tahammülsüzlüklerin altında yatan acı gerçek? Yarası olan gocunur misali bu ülkenin yüzyıllık birikimi satılıp savulmuş. Bu ülkedeki yer altı kaynakları bu milletin yararına değil de sanki bu kaynakları bir yerlere peşkeş çekercesine yıllardır hep sömürüldük. Hala daha sömürülüyoruz.  Pektim, Tüpraş, Tek kurumu,  RTT’si, şeker fabrikaları hatta bu vatanın toprakları dahi satılıp savruldu. Yine de dış borç yükümüz gırtlağa kadar. Peki bu satılıp savurulan onca varlıklarımızın gelirleri nereye gitti? Peki ses yok beyler paşalar. Bakınız yollar köprüler yapılıyor; hepsi de yap işlet devret modeliyle oluyor. O halde bu gün birileri kalkıp da bir eleştiri yöneltti mi “vay efendim sen misin eleştiren?” yüklü bir tazminat davası çık işin içinden çıkabilirsen. Geçenlerde bir TV kanalında Sulukule Romanları iktidara veryansın ediyorlardı. Niye mi? Malum Sultaniye Mahallesi olarak da bilinen Sulukule aslında İstanbul’un tam merkezinde olan bir yerdi. Bu zavallıları “gümüşlü zurnanın çingenenin elinde işi ne!” deyip, bu gariplerimi İstanbul’un 45 km dışına adeta sürdüler. Peki ne oldu bizim şu meşhur açılıma?

Ben de dahil davullarla zurnalarla gitmiştik o açılımlara. Peki şimdi ne oldu? Romanlardan perişan insan var mı şu ülkede? Söyleyin bana; gel de sen bunları eleştirme şimdi. Zavallı Sulukuleli dostlarım. Evet bu insanlar bari hiç kimseyi kandırmaz, çalmazlar adam gibi kültürel kimlikleriyle geçinip gidiyorlardı. Peki bu devlet bu insanlara oldukları yerde istihdam edemez miymiş? O Sulukule’ye şöyle İstanbul’un geçmişine özgür bir şekilde bu insanlara ikişer üçer katlı binalara yerleştirip de orada kalmalarına, orada yaşamalarına izin verilmiş olsaydı çok daha güzel olmaz mıydı? Evet dostlar deveye sormuşlar “senin boynun niye eğri?”, “benim nerem doğru ki?” demiş. İşte bir dokun bin ah işit derler ya yıllardır bu ülkede öyle işler oldu ki sonunda da ne kültürümüz kaldı ne de bu güzel vatanın güzelim değerleri kaldı. Peki her şey düzeldi mi? Şimdi eğer her şey çok çok güzel ise neden insanlarımız işsiz, aç, yoksul ? Hala demek ki vicdanımızın sesini dinlemiyoruz. Eğer vicdanımızın sesini dinlemiş olsaydık bu gün şu anda başta Irak, İran ve Suriye ile olan dostluğumuz bize yeter de artardı bile. Bu işlerde sadece iktidar mı suçlu? Hayır beyler. Muhalefetin de iktidardan kalır bir yanı var mı ki? İktidarda ABD ve İsrail icazetli, muhalefette al birine vur diğerine. Peki kurtuluş ne artık? Bu millet özüne dönmek zorundadır. Bu da ancak ve ancak bağımsız Türkiye sayesinde mümkündür. Yoksa halimiz dumandır. Altın aldı başını gidiyor. Doların freni patladı sanki. Onca yaz sebzesine ve de meyvesine rağmen hala insanlarımızın satın alma gücü yeterli değil. Çünkü TL’nin değeri iyice düştü ki zengin daha da zenginleşiyor, fakir de ha bre fakirleşiyor. Gel de sen böyle ortamda sessiz kal ! Olur mu be kardeşim? Haydi fazla uzatmaya hiç de gerek yok. Görünen köy kılavuz istemezmiş.

Hoşça kalın, dostça kalın..


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık