• 19 December 2018, Wednesday 8:03
DursunGirgin

Dursun Girgin

 YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS

Dostlarım merhaba, yüce dinimizin emirlerini dahi unutur olduk artık. İşte en önemli emirlerinden biri olan ya hayır söyle ya da sus emrini öyle bir hafife alıyoruz ki, sormayın. Mesela şu 15-16 yıldan beri hayır’ı tavsiye edenler, birçok sıfatlarla suçlandı. Zamanında Fetö çok tehlikeli bir adam diyenlere veryansın ettik. ABD’den dost olmaz diyenlere hep veryansın ettik. Kafirleri asla dost edinmeyin diyen yüce dinimizin emirlerini hep hafife aldık. Gelin fabrika yapan fabrikalar kuralım dedik. Tam aksine yıllar önce yapılmış olan tüm fabrikalarımızı sattık. Peki sonuç ne oldu? Çevremizde bir tek dostumuz olan islam ülkesi kalmadı. Daha çok üreteceğimiz yerde ne yazık ki daha çok tükettik. Birçok ürünleri ihraç eden bir ülkeden bugün sapı samanı dahi ithal eden bir ülke olup oturduk. Neticede hayır söyleyenleri hep susturmaya çalıştık. Birçok insanımız da artık konuşmak yerine susmayı tercih eder hale geldi. Aslında konuşmamız gereken yerde susmayı tercih ettik. Bu da bu ülkenin lehine değil. Bu ülkenin aleyhine oldu işte.

Bu gün geldiğimiz noktaya şöyle bir bakın, T.B.M.M’de 2019 yılı bütçesi görüşülüyor. Gelir kalemlerine şöyle bir bakıyoruz. Aman Allah’ım! Şu kadar vergilerden, şu kadar cezalardan söz ediliyor. Oysa eskiden KİT diye adlandırılan kamu iktisadi kurumlarımız vardı. Yani elektrik başta olmak üzere birçok gelir kaynaklarımız vardı. Bütün bunları satıp savdık. Sonuçta ne oldu? Bu ülkenin gelir kaynaklarını har vurup harman gibi savurdular. Keşke hep ben bilirim ben yaparım heveslerine kapılıp da şu cennet vatanı bu hale getirmeseydik.

Değerli dostlarım, roman açılımı için İstanbul’a ilk gittiğimde, hep hayal ediyordum. İnşallah şu ülke için hayırlı işler yaparlar da bizler de şu ülkede insan gibi yaşarız diye, hep dua ederdim. Sonuçta şunu gördüm, ha bire bir şeyler bu ülkede tersine gidiyor. Örneğin her geçen gün soframızdan lokmalar eksilmeye başladı. Her gün gider çok, gelir yok. Eh, bu da ister istemez bizleri bankalara karşı daha da borçlu hale getirdi. Özetle şunu vurgulamak istiyorum dostlar, 2002 yılında SSK’ dan emekli oldum; hâlâ bankalara borçluyum. Şimdi bazı aklı evveller diyor ki ‘Eh canım daha ne yapıversin bu devlet?’ Kardeşim biz aç kalmaya da razıyız, yeter ki bu vatanın bir karış toprağı, hatta tabiri caizse bir tel çakıl taşı dahi yabancılara satılmasın. İşte bizleri üzen de bu. Mesela şu 15-16 yıllık AKP iktidarının dönemini bir inceleyin. En değerli mallarımız satıldı. Sebebi neydi? Neymiş efendim, bu fabrikalar zarar ediyor denildi. Sonuçta öyle bir hale geldik ki, okuduğumuz gazete kağıdını dahi ithal eder hale geldik. Yazık değil mi bu millete? Göz göre göre onca fabrikaları satıp savacaksın, ondan sonra da Türkiye işte şu kadar büyüdü bakın diye de, koftiden ahkam keseceksin. Doğrusu ben şahsen AKP’ye oy verdiğim günleri hatırladıkça çok üzülüyorum. Bu ülke kolayca kurulmadı. Bu Cumhuriyet için ne ana kuzuları can verdiler bilmiyor musunuz? Bu canlarımızın mücadelesi nedeniyle bu vatanı alamayanlar, zamanla bir kağıt parçasına, adı ister Dolar olsun iste Auro olsun, her ne olursa olsun, bir kağıt parçasıyla satın alıyorlar. İşte bu da beni kahrediyor. Neyse, doğruları söyleyenlerin, doğru yolu gösterenlerin neredeyse vatan haini suçlamalarıyla karşılaştığımız şu günlerde, umarım biz yanlış olalım. Haydi dostlar hoşça kalın, dostça kalın.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık