Dursun Girgin

Dostlarım merhaba. Şu seçim arifesinde birçok gerçeği öğrendik. Türkiye gerçekten de çok fakir bir ülke mi? 16 milyon emeklisini çaresizliğe iten bir iktidar, öbür taraftan da bol keseden atıp tutmaya devam ediyor. Hele bankalar ha bire zenginleşiyor. Bir misal vereceğim; bankada 1 milyon lirası olanın değme keyfine. Ayda 100 bin TL gelir. Bu adaletsizlik nedir? Ben 25 sene prim ödeyeceğim, ayda 10-12 Bin TL alacağım. Adamın 1 Milyon Lirası var. Ayda 100 Bin Lira alacak. İşte bütün bu gerçekler şunu gösteriyor; AKP artık fakir partisi değil. Zengin partisi olduğunu resmen belgelemiştir. Bakma sen Sayın Cumhurbaşkanımızın ipe sapa gelmeyen saçma sapan açıklamalarına. Hele şu Murat Kurum’a ne dersiniz? Hepten sapıttı.

Değerli dostlarım ben sizlere bir konuyu hatırlatacağım bugün. Rahmetli Prof. Dr. Haydar Baş’ın bir sözü vardı; ‘Bu millet zifiri karanlığa gidiyor’ diye. Sık sık bu milleti uyardığı halde bu millet bu sözleri sıradan bir konuşma gibi algıladı. Ve sonuçta gerçekten de bugünkü geldiğimiz nokta açık seçik şunu gösteriyor; artık Türkiye büyük bir çıkmazın içindedir. Allah beterinden korusun. Peki bunca yoksulluk, bunca yolsuzluk bu milletin kaderi mi?  Elbette hayır! Bu ülkede sayısız kaynaklar var yeter ki Türkiye ABD’nin güdümünden bir an önce kurtulup, milli ekonomi modeline dönebilsin.

Ancak hem kapitalist sistem, hem de milli ekonomi modeli bir arada asla olamaz. Çünkü milli ekonomi modeline girmiş olan başta Rusya, Çin ve birçok dünyanın kalabalık ülkelerini görüyorum da her ülke kendi parasını kendisi basabiliyor. Yani her ülke senyoraj hakkını kullanarak, ülkenin kaynaklarına karşılık iç piyasanın ihtiyacı olan miktarda para basabiliyor. Peki bütün anlattıklarımız Türkiye için mümkün mü? Elbette mümkün. Ancak bu günkü kapitalist sistemde bunu yapmak mümkün değil. Örneğin kendi altın madenimizi dahi kendimiz çıkaramıyoruz. Ne yani ABD’nin kâğıt parçası benim altın madenlerimden, benim krom madenlerimden ve dahi benim 54-55 çeşit madenlerimden daha mı kıymetli?

Hayır beyler hayır… Türkiye resmen tüm kaynaklarıyla ABD’nin emrine amade olmuş. Bu şu demektir; ABD, İsrail ve İngilizler savaşla alamadıkları topraklarımızı bugün işgal etmiş durumdadır. Yani bir kağıt parçasıyla Türkiye’nin toprakları, bağları, bahçeleri, madenleri işgal edilmiştir. Şimdi gel de sen şu söze hak verme. Ne diyor Putin; ‘bana diyor şu İslam ülkeleri içinde ABD’nin kölesi olmayan tek bir İslam ülkesi lideri gösterin vallahi de, billahi de Müslüman olacağım’ diyor. Eh doğru söz ne denir?

Değerli dostlarım ‘bin nasihatten, bir musibet evladır’ der atalarımız. Ne kadar da doğruymuş? Bugünkü sonu sonucu belirsiz gidişatımızın sonu hiç de hayra alamet değildir. Türkiye’de aklı selimin bir an önce harekete geçerek, rahmetli cennet mekan Haydar Baş hocanın, tüm dünya ekonomistlerinin de kabul ettiği milli ekonomi modeline bir an önce Türkiye’nin de başlaması sayesinde bu ülke insanı rahat bir nefes alabilir. Yoksa sonumuz gerçekten de çok kötü olacaktır. Hele hele şu çarşı pazarın pahalılığı bu ülkenin sonu olacaktır. Umarım ben yanılmış olurum.

Değerli dostlarım şu an seçim arefesi. Dolayısıyla tüm liderleri dinliyorum da hayret ediyorum. Ortada ne plan var, ne proje. Aslında siyaset demek sen ben kavgası yapmak değildir, plan ve proje işidir. Haydi dostlarım hoşça kalın, dostça kalın. Hayırlısı kimse o gelsin demekle olmaz. Hayırlıyı hayırsızı seçmek, bulmak, senin hür iradenle mümkündür.