• 19 April 2021, Monday 11:10
DursunGirgin

Dursun Girgin

KÜLTÜR YAŞARKEN ÖLENLER

Dostlarım Merhaba, yaşarken ve yaşatırken hayattan el etek çeken bir çok değerli dostlarımı tanıyorum. Bu günkü köşe yazımda öyle Türkiye'ye mal olmuş değerlerden değil de sadece yöremizde yaşamış olan mahalli sanatçı dostlarımdan bahis açmak istiyorum. Mesela Dibekdere’nin dahi tarihinde o kadar çok değerli dostlarımız gelip geçmiş ki saymakla bitmez. Bunların yüzde doksanı hep çaresizlikler, yoksulluklar içinde yaşayıp öldüler. Mesela Kocaeli Boncuk Busat 1290 doğumlu olsa gerek. Keza benim babam meşhur zurnacı Kara Veli, Küçük Ali Boncuk 1930 doğumlu falan olsa gerek.

Daha daha mesela beşli Ali Kara, Mahmut Küçük, Hasan Küçük, Mustafa, Fiyakalı Hasan, Koca Hasan, Çakır Hüseyin, Çubuk Mehmetler, davulcu kel Mehmetler, Kara Mehmetler, Davulcu Bili lakaplı Kiçi. Bunlar şöhretinin doruğunda hayata veda eden ustalarımız. Bütün bunları şu nedenle anlatmak istiyorum, bu insanların yüzde 90'ının tarlası tokatı yoktu, bağı bahçesi yoktu. Kimisi zurnasıyla kimisi de davuluyla yöremizin hem kültürünü

yaşatmışlar, hem de çoluk çocuklarının rızkını kimseye muhtaç olmadan temin etmeye çalışmışlardır. Bu saydığım çok değerli ustalarımızın hepsinin de ellerinden birden fazla sanat gelirdi. Mesela el sanatları. Yöremizin dağdaki zeytinini toplayabilmesi için Sepet Köfün denen,  sebze ve meyvelerimizi yerinden alıp Çarşı pazara taşımak için kullanılan bu el sanatları sayesinde de, özellikle yaz aylarında düğün ve derneklerden kazandıkları paraya ek olarak da bu el sanatlarımıza da devam ederlerdi. Yani Dibekdere’nin geçmiş tarihinde birçok zorluklar yaşandığı bir gerçek. Bu nedenle sanılmasın ki her Zurnacı her Davulcu lüks hayat yaşayarak bu kültürü seçmiştir ve veyahut da şöyle söyleyeyim Dibekdere’nin dünkü ve bugünkü sanatkarları sanmayın ki bu kültürü lüks bir hayat yaşamak için seçti. Evet dostlarım, Dibekdere halkından olup da dünya gözüyle gördüğüm çok değerli ustalarımızdan bahis ederken her seferinde şu mısralar aklıma gelir: Şairin dediği gibi,

Ben ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu, yine ben ne insanlar gördüm üzerinde elbiseleri yoktu..  Dibekdere’nin 250-300 yıllık geçmiş tarihini şöyle bir araladığımız zaman, inanın gözlerimden yaşlar akar gider. Peki niye bu insanlar şunun şurasında insan gibi yaşayamadı? Bu insanların şunun şurasında Insan gibi yaşamaya başladıkları yıl sayısı, inanın 30 seneyi geçmez.

Yani özet olarak diyebilirim ki kültürü yaşarken yoksulluk içinde ölen insanlarımızın sayısı o kadar çok ki saymakla bitmez. Yani bu ülkede iyiki halkımız kültürüne ve de kültür adamlarına sahip çıkıyor. Yoksa gerçekten de şu virüs süresince yapılan sözde devlet yardımlarına bakacak olursak eğer, halimiz harap. Sözün özü olarak şunu söylemek istiyorum değerli dostlarım, elbette herkes kendi sanatıyla çoluk çocuğunu besler.

Elbetteki dünya kırk kulplu bir kazan, tut bir kulpundan da sen de kazan misali. Herkesin bir sanatı bir mesleği elbette olacak, ancak bütün bu anlattıklarımı şu nedenle dile getirdim, bir atasözümüz vardır hani, içi beni dışı seni yakar diye. İşte o misal dostlarım. Kültürü yaşarken ölenlerden bahis açmamdaki amaç şuydu; bu yazılıp çizilenler elbette bir gün gelecek Dibekdere’nin gelip geçmiş tarihine ayna tutacaktır.

Gelecek kuşaklarımız geçmişlerini İyi tanısınlar ki, geleceklerini daha rahat edebilecekleri bir duruma getirsinler.

İnşallah gelecek köşe yazılarında, gelecek kuşaklarımıza Işık tutabilecek güzel plan ve projeleri de dile getireceğim ki, geçmişteki ustalarımızın çektikleri çileleri, gelecek genç yavrularımız yaşamasınlar. Örneğin, her evden en az iki emekli olması gibi.. Haydi dostlarım hoşçakalın..


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık